to engender
01
meydana getirmek, oluşturmak
to bring about, generate, or cause the existence or development of something
Transitive: to engender an attitude or principle
Örnekler
The new educational initiatives aim to engender a culture of lifelong learning among students.
Yeni eğitim girişimleri, öğrenciler arasında yaşam boyu öğrenme kültürünü yaratmayı amaçlıyor.
Effective communication is essential to engender trust and cooperation within a team.
Etkili iletişim, bir ekip içinde güven ve iş birliği yaratmak için esastır.
02
doğurmak
to produce or bring forth offspring through the process of reproduction
Intransitive
Transitive: to engender offspring
Örnekler
The mating season is a crucial time for many species, as it is when they engage in behaviors that can engender the next generation.
Çiftleşme mevsimi, birçok tür için kritik bir zamandır, çünkü bir sonraki nesli meydana getirebilecek davranışlarda bulundukları zamandır.
The health and well-being of the mating pair can influence their ability to engender healthy and thriving offspring.
Çiftleşen çiftin sağlığı ve refahı, sağlıklı ve gelişen bir yavru üretme yeteneklerini etkileyebilir.
