to enforce
01
uygulamak, yerine getirmek
to make individuals to behave in a particular way
Transitive: to enforce a behavior
Örnekler
The company implemented new policies to enforce ethical behavior in the workplace.
Şirket, iş yerinde etik davranışı uygulamak için yeni politikalar uyguladı.
The teacher ca n't enforce collaboration on group projects if students are unwilling to work together.
Öğrenciler birlikte çalışmaya istekli değilse, öğretmen grup projelerinde işbirliğini dayatamaz.
02
yürürlüğe koymak
to ensure that a law or rule is followed
Transitive: to enforce a law or rule
Örnekler
The police are tasked with enforcing the laws to maintain public order.
Polis, kamu düzenini sağlamak için yasaları uygulamakla görevlidir.
The new principal vowed to strictly enforce the school's dress code policy.
Yeni müdür, okulun kıyafet kod politikasını sıkı bir şekilde uygulamaya söz verdi.
Leksikal Ağaç
enforceable
enforcement
enforcer
enforce
force



























