Double-decker
01
çift katlı otobüs
a vehicle such as a bus, train, or ship with two levels on top of one another, providing additional seating capacity
Örnekler
The double-decker bus offered tourists a panoramic view of the city from its upper deck.
Çift katlı otobüs, turistlere üst katından şehrin panoramik manzarasını sundu.
In London, double-decker buses are an iconic part of the city's public transportation system.
Londra'da, çift katlı otobüsler şehrin toplu taşıma sisteminin ikonik bir parçasıdır.
02
a sandwich made with three slices of bread and two layers of filling
Örnekler
He ordered a double-decker with turkey and bacon.
The café 's signature dish is a double-decker.
double-decker
01
iki katlı, çift katmanlı
having two levels stacked on top of each other
Örnekler
Some Mexican restaurants offer a double-decker taco, featuring two soft tortillas with a layer of beans between them, providing a unique twist to the traditional taco.
Bazı Meksika restoranları, geleneksel taco'ya benzersiz bir dokunuş sunan, aralarında bir katman fasulye bulunan iki yumuşak tortilladan oluşan bir çift katlı taco sunar.
In a shared bedroom, bunk beds can be arranged in a double-decker fashion, providing each occupant with their own sleeping space.
Paylaşılan bir yatak odasında, ranzalar double-decker şeklinde düzenlenebilir, böylece her kişiye kendi uyku alanı sağlanır.
