decadent
01
çökmekte olan
connected with a decline in moral standards
Örnekler
The novel portrays a decadent society obsessed with wealth and pleasure.
Roman, zenginlik ve zevk takıntılı çürümüş bir toplumu tasvir ediyor.
The decadent society was criticized for its obsession with material wealth and superficial pleasures.
Yozlaşmış toplum, maddi zenginlik ve yüzeysel hazlara olan takıntısı nedeniyle eleştirildi.
02
çöküntü, şatafatlı
characterized by overindulgence in pleasure, comfort, or luxury
Örnekler
She enjoyed a decadent meal of fine wine and truffles.
O, ince şarap ve trüf mantarından oluşan decadent bir yemekten keyif aldı.
The hotel offered a decadent spa experience.
Otel, müreffeh bir spa deneyimi sundu.
Decadent
01
dekadan, yozlaşmış kişi
an individual whose lifestyle, values, or art reflect decline and corruption
Örnekler
Critics labeled the poet a decadent.
Eleştirmenler şairi bir dekadan olarak nitelendirdi.
The group of decadents rejected traditional morality.
Dekadanlar grubu geleneksel ahlakı reddetti.
Leksikal Ağaç
decadent
cadent
cad
