to curtail
01
sınırlamak, kısıtlamak
to place limits or boundaries on something to reduce its scope or size
Transitive: to curtail scope or amount of something
Örnekler
Rising costs have led many companies to curtail benefits and perks for employees in recent years.
Son yıllarda artan maliyetler, birçok şirketin çalışanlar için sağladığı avantajları ve yan hakları kısmalarına yol açtı.
The pandemic has curtailed international travel for most people over the past year.
Pandemi, geçtiğimiz yıl boyunca çoğu insan için uluslararası seyahati kısıtladı.
02
özetlemek, kısaltmak
to end something sooner than planned
Transitive: to curtail an event or activity
Örnekler
Heavy rain forced organizers to curtail the outdoor concert after only a few performances.
Şiddetli yağmur, organizatörleri sadece birkaç performans sonrasında açık hava konserini kısaltmaya zorladı.
Doctors told the injured athlete she would need to curtail her career.
Doktorlar, yaralı atlete kariyerini kısaltması gerekeceğini söyledi.
Leksikal Ağaç
curtailment
curtail



























