Cruiser
01
kruvazör
a motorboat of large size with a cabin on board in which people can sleep, used for recreational purposes
Örnekler
The cruiser sailed leisurely along the coastline, offering breathtaking views of the sunset.
Kruvaziyer sahili boyunca yavaşça ilerliyor, gün batımının nefes kesen manzaralarını sunuyordu.
They anchored their cruiser in a secluded bay and spent the night onboard under the starry sky.
Yatlarını tenha bir koyda demirlediler ve yıldızlı gökyüzü altında gemide geceyi geçirdiler.
02
a large, fast warship smaller than a battleship but larger than a destroyer
Örnekler
The navy deployed a cruiser to escort the fleet.
The enemy cruiser opened fire from the bay.
03
devriye aracı, patrol aracı
a police car used for patrolling and responding to incidents, typically equipped with lights, sirens, and communication systems
Örnekler
The cruiser sped through the city streets in pursuit of the suspect's vehicle.
Devriye aracı, şüphelinin aracını kovalamak için şehir sokaklarında hızla ilerledi.
The officer parked the cruiser strategically to monitor traffic at the intersection.
Memur, kavşaktaki trafiği izlemek için devriye aracını stratejik olarak park etti.
Leksikal Ağaç
cruiser
cruise
