Corruption
01
yolsuzluk
illegal and dishonest behavior of someone, particularly one who is in a position of power
Örnekler
The investigation revealed widespread corruption within the government, with officials taking bribes.
Sorusturma, hükümet içinde yaygın bir yolsuzluk olduğunu, yetkililerin rüşvet aldığını ortaya çıkardı.
Corruption in the police force led to a lack of trust among the community.
Polis teşkilatındaki yolsuzluk, toplumda güven eksikliğine yol açtı.
02
yozlaşma
destroying someone's (or some group's) honesty or loyalty; undermining moral integrity
03
yolsuzluk, rüşvet
inducement (as of a public official) by improper means (as bribery) to violate duty (as by commiting a felony)
04
yozlaşma, ahlaksızlık
the process of abandoning moral principles and behaving immorally
Örnekler
The book explores the corruption of a man's character under the pressure of societal expectations.
Kitap, toplumsal beklentilerin baskısı altında bir adamın karakterinin bozulmasını inceliyor.
She worried about the corruption of her child's values due to peer pressure at school.
Okuldaki akran baskısı nedeniyle çocuğunun değerlerinin bozulması konusunda endişeleniyordu.
05
çürüme, bozulma
decay of matter (as by rot or oxidation)
06
çürüme, ilerleyen çürüme
in a state of progressive putrefaction
Leksikal Ağaç
incorruption
corruption
corrupt
