Conscience
01
vicdan
an internal guide for behavior based on principles of right and wrong according to an established code of ethics
Örnekler
Her conscience told her that what she had done was wrong.
Vicdanı ona yaptığının yanlış olduğunu söylüyordu.
He could n't ignore the voice of his conscience when making the decision.
Karar verirken vicdanının sesini görmezden gelemedi.
02
vicdanlılık
the conformity of one's actions to one's own personal, intuitive understanding, even if it differs from external rules or social pressures
Örnekler
Politicians often ignore polls and public opinion if it goes against their conscience on important issues.
Politikacılar, önemli konularda vicdanlarına aykırı düşerse genellikle anketleri ve kamuoyunu görmezden gelir.
Despite pressures from others, she followed the whisperings of her conscience on the matter.
Başkalarının baskılarına rağmen, konu hakkında vicdanının fısıltılarını takip etti.
03
vicdan, pişmanlık
a feeling of shame when you do something immoral
Leksikal Ağaç
conscienceless
conscientious
conscionable
conscience
