Cadence
01
akış
the rhythmic emphasis or stress placed on a syllable within a metrical foot of verse
Örnekler
The poet adjusted the cadence to maintain the iambic rhythm.
Şair, iambik ritmi korumak için vurgu düzenini ayarladı.
Each line 's cadence reinforced the emotional tone of the stanza.
Her satırın ritmi, dörtlüğün duygusal tonunu güçlendirdi.
02
ritim, düzen
a recurring pattern of beats or movements that creates a sense of rhythm
Örnekler
The runner 's footsteps formed a steady cadence on the trail.
Koşucunun ayak sesleri patikada düzenli bir ritim oluşturuyordu.
His speech had a hypnotic cadence that held the audience's attention.
Konuşmasının hipnotik bir ritmi vardı ve dinleyicilerin dikkatini çekiyordu.
03
kadans
a sequence of musical notes or chords that marks the conclusion of a phrase, section, or entire composition
Örnekler
The symphony ended with a dramatic cadence in D major.
Senfoni, re majörde dramatik bir kadans ile sona erdi.
The final cadence resolved the tension built throughout the piece.
Kadans sonu, parça boyunca oluşturulan gerilimi çözdü.
Leksikal Ağaç
cadency
decadence
cadence
cad
