brackish
01
hafif tuzlu
describing water that is slightly salty, typically where freshwater mixes with seawater
Örnekler
The estuary is known for its brackish waters, which support a unique variety of wildlife.
Haliç, acı sularıyla tanınır ve bu sular eşsiz bir yaban hayatı çeşitliliğini destekler.
After the storm, the river turned brackish, making it undrinkable for a few days.
Fırtınadan sonra nehir tuzlu hale geldi ve birkaç gün boyunca içilemez oldu.
02
tatsız
having a distasteful or unpleasant taste, often due to a combination of saltiness and other impurities
Örnekler
The water from the old well had a brackish flavor, making it unappealing to drink.
Eski kuyudan gelen suyun tuzlu bir tadı vardı, bu da içmeyi çekici kılmıyordu.
She wrinkled her nose at the brackish smell emanating from the stagnant pond.
Durgun göletten gelen tuzlu kokuyu duyunca burnunu buruşturdu.
Leksikal Ağaç
brackishness
brackish
