perfect storm
/pˈɜːfɛkt stˈoːɹm/
/pˈɜːfɛkt stˈɔːm/
Perfect storm
01
kırk çarşambanın bir araya gelmesi
a very bad situation that is a result of the simultaneous occurrence of a series of unpleasant things
Örnekler
The financial crisis of 2008 was a perfect storm of risky lending, housing market collapse, and global economic instability.
2008 finansal krizi, riskli krediler, konut piyasasının çöküşü ve küresel ekonomik istikrarsızlığın bir mükemmel fırtınasıydı.
The project 's failure was a result of a perfect storm of mismanagement, inadequate resources, and unforeseen challenges.
Projenin başarısızlığı, yanlış yönetim, yetersiz kaynaklar ve öngörülemeyen zorlukların bir araya gelmesiyle oluşan mükemmel fırtınanın bir sonucuydu.



























