to smile on
[phrase form: smile]
01
talih yüzüne gülmek
to experience success or good fortune as if one is favored by luck, fate, or a higher power
Örnekler
Luck seemed to smile on him when he won the lottery unexpectedly.
Piyangoyu beklenmedik bir şekilde kazandığında şans ona gülümsüyor gibi görünüyordu.
The aspiring actor felt that fortune was finally smiling on him as he landed a leading role.
Heyecanlı aktör, başrolü aldığında şansın nihayet kendisine güldüğünü hissetti.
02
gülümsemek, olumlu yaklaşmak
to behave favorably and positively toward someone or something
Örnekler
The manager began to smile on employee initiatives, recognizing the valuable contributions they made to the company's innovation and efficiency.
Yönetici, şirketin yenilikçiliğine ve verimliliğine yaptıkları değerli katkıları takdir ederek, çalışan girişimlerine gülümsemeye başladı.
Over time, society started to smile on unconventional career paths, recognizing the value of diverse skills and talents.
Zamanla, toplum alışılmadık kariyer yollarına gülümsemeye başladı, çeşitli becerilerin ve yeteneklerin değerini tanıdı.



























