to fall on
[phrase form: fall]
01
düşmek, maruz kalmak
to experience a particular situation or outcome
Örnekler
The community had to fall on hard times when the economic recession hit the region.
Topluluk, ekonomik durgunluk bölgeyi vurduğunda zor zamanlar yaşamak zorunda kaldı.
As the pandemic unfolded, many businesses began to fall on financial difficulties.
Pandemi ilerledikçe, birçok işletme mali zorluklar yaşamaya başladı.
02
sorumluluk almak
to be assigned to a new responsibility
Örnekler
With the sudden departure of the team leader, the responsibility to oversee the project fell on Sarah's shoulders.
Takım liderinin ani ayrılışıyla, projeyi denetleme sorumluluğu Sarah'nın omuzlarına düştü.
As the most experienced member, the task of training new employees fell on John.
En deneyimli üye olarak, yeni çalışanları eğitme görevi John'a düştü.
