to fly into
[phrase form: fly]
01
-e kapılmak
to suddenly and intensely enter a particular emotional or mental state
Örnekler
Upon hearing the tragic news, she flew into a fit of uncontrollable tears.
Trajik haberi duyunca, gözyaşlarına boğuldu.
The teacher flew into a rage when she saw the students cheating.
Öğretmen, öğrencilerin kopya çektiğini görünce öfkeden kudurdu.
02
uçakla varmak, inebilmek
to arrive at a location, typically a city or place, by airplane or aircraft
Örnekler
The international business delegation is expected to fly into the capital tomorrow.
Uluslararası iş delegasyonunun yarın başkente uçarak gelmesi bekleniyor.
Every summer, tourists fly into the coastal town to enjoy the beaches.
Her yaz, turistler plajların tadını çıkarmak için sahil kasabasına uçarlar.
