to argue with
01
karşı çıkmak
to deny a statement
Transitive
Örnekler
When he claimed that the project was behind schedule, I had to argue with him, providing evidence that we were actually ahead of our timeline.
Projenin programın gerisinde olduğunu iddia ettiğinde, aslında zamanlamamızın ilerisinde olduğumuza dair kanıt sunarak onunla tartışmak zorunda kaldım.
She did n't hesitate to argue with her colleague when he suggested that their team had failed to meet the client's expectations.
Meslektaşı, ekibinin müşterinin beklentilerini karşılayamadığını öne sürdüğünde, onunla tartışmaktan çekinmedi.



























