Youth
01
delikanlı
a young man or teenage boy, typically in the stage of life between childhood and adulthood
Örnekler
The youth of today are more tech-savvy than previous generations.
Bugünün gençleri, önceki nesillere göre daha teknoloji meraklısıdır.
He is a talented youth with a bright future in sports.
O, spor alanında parlak bir geleceği olan yetenekli bir genç.
02
gençlik
the period of one's life between childhood and adulthood
Örnekler
Sarah cherished the memories of her youth, filled with laughter, friendships, and new experiences.
Sarah, kahkahalarla, arkadaşlıklarla ve yeni deneyimlerle dolu gençliğinin anılarını değerli buluyordu.
Tom 's parents encouraged him to make the most of his youth, emphasizing the importance of education and personal growth.
Tom'un ebeveynleri, eğitimin ve kişisel gelişimin önemini vurgulayarak, onu gençliğini en iyi şekilde değerlendirmeye teşvik etti.
03
gençlik, gençler
young people in general, considered as a group
04
gençlik, erken olgunluk
early maturity; the state of being young or immature or inexperienced
05
gençlik, canlılık
the freshness and vitality characteristic of a young person
06
gençlik, erken dönem
an early period of development
Leksikal Ağaç
youthful
youth
