to wise up
[phrase form: wise]
01
akıllanmak, gerçeği görmek
to learn or become aware of a particular situation or fact, helping one to make better decisions or understand things more clearly
Örnekler
After losing money in several investments, he finally wised up and started researching before making any more financial decisions.
Birkaç yatırımda para kaybettikten sonra, nihayet akıllandı ve daha fazla finansal karar vermeden önce araştırma yapmaya başladı.
It took me a while to wise up to his true intentions, but now I see through his excuses.
Onun gerçek niyetlerini anlamak biraz zamanımı aldı, ama şimdi bahanelerini görüyorum.
02
aydınlatmak, haberdar etmek
to make someone to learn or realize something, often by providing information
Örnekler
His friends tried to wise him up about the risks of gambling, but he would n't listen.
Arkadaşları ona kumarın risklerini anlatmaya çalıştı, ama dinlemedi.
The documentary aimed to wise up viewers about the environmental impact of plastic pollution.
Belgesel, izleyicileri plastik kirliliğinin çevresel etkisi hakkında bilgilendirmeyi amaçladı.



























