to warp
01
eğmek, şeklini bozmak
to bend or change shape, often due to pressure or exposure to heat
Intransitive
Örnekler
The plastic material started to warp when exposed to the intense heat of the sun.
Plastik malzeme, güneşin yoğun sıcağına maruz kaldığında eğrilmeye başladı.
The wooden door began to warp after prolonged exposure to humidity.
Ahşap kapı, uzun süre neme maruz kaldıktan sonra eğrilmeye başladı.
02
eğmek, şeklini bozmak
to cause something to bend or change shape, typically due to pressure or exposure to heat
Transitive: to warp sth
Örnekler
The intense heat from the fire warped the wooden door, causing it to twist and lose its original shape.
Yangının yoğun sıcaklığı ahşap kapıyı büktü, onun bükülmesine ve orijinal şeklini kaybetmesine neden oldu.
The heavy books stacked on the shelf over time warped the thin board, making it curve.
Rafta istiflenmiş ağır kitaplar zamanla ince tahtayı eğdi, onu kavisli hale getirdi.
Warp
01
çözgü, dokuma tezgahında uzunlamasına yerleştirilen iplik
yarn arranged lengthways on a loom and crossed by the woof
02
çarpıklık, bozulma
a moral or mental distortion
03
şekil bozukluğu, eğrilme
a shape distorted by twisting or folding
04
çarpıklık, sapkınlık
a twist or aberration; especially a perverse or abnormal way of judging or acting
Leksikal Ağaç
warped
warping
warp
