virtuoso
01
usta
marked by exceptional technique, refined ability, or artistic brilliance in a particular discipline
Örnekler
Her virtuoso brushwork gave the portrait a lifelike glow.
Onun virtüöz fırça işçiliği portreye gerçekçi bir parıltı verdi.
The engineer 's virtuoso design solved problems no one else could.
Mühendisin virtüöz tasarımı, başka hiç kimsenin çözemediği sorunları çözdü.
Virtuoso
01
becerikli
a person who is exceptionally skilled and talented in a field such as sports
Örnekler
In the world of sports, he was recognized as a virtuoso, displaying unmatched skill on the field.
Spor dünyasında, sahada eşsiz bir beceri sergileyen bir virtüöz olarak tanınıyordu.
The scientist became a virtuoso in the laboratory, making groundbreaking discoveries with each experiment.
Bilim insanı laboratuvarda bir virtüöz haline geldi, her deneyle çığır açan keşifler yaptı.
02
usta sanatçı, virtüöz
someone who is highly skilled at playing a musical instrument
Örnekler
The young pianist was hailed as a virtuoso, astonishing audiences with his technical brilliance and emotional depth.
Genç piyanist, teknik parlaklığı ve duygusal derinliği ile dinleyicileri hayrete düşürerek bir virtüöz olarak selamlandı.
As a violin virtuoso, she performed complex pieces with ease, leaving listeners spellbound by her skill and artistry.
Bir keman virtüözü olarak, karmaşık parçaları kolaylıkla çaldı ve dinleyenleri becerisi ve sanatıyla büyüledi.



























