vicarious
01
ikinci el
living through the experiences of others through observation, empathy, or imagination as if they were one's own
Örnekler
Watching a thrilling movie can provide a vicarious sense of adventure without leaving the comfort of your seat.
Heyecan verici bir film izlemek, koltuğunuzun rahatlığından ayrılmadan başkasının yerine geçerek macera hissi yaşatabilir.
Through her detailed storytelling, the author allowed readers to have a vicarious experience of the protagonist's incredible journey.
Yazarın detaylı hikaye anlatımı sayesinde, okuyucular ana karakterin inanılmaz yolculuğunu dolaylı bir deneyimle yaşadılar.
02
vikaryan, yedek
occurring in an abnormal part of the body instead of the usual site involved in that function
03
vekaleten
related to actions or experiences that are done on behalf of someone else or for their benefit
Örnekler
The manager took a vicarious responsibility for the team's success, guiding them to victory.
Yönetici, takımın başarısı için vekaleten bir sorumluluk aldı ve onları zafere yönlendirdi.
In the absence of the CEO, the vice president served in a vicarious role, making crucial decisions on behalf of the company.
CEO'nun yokluğunda, başkan yardımcısı, şirket adına önemli kararlar alarak vekaleten bir rol üstlendi.
Leksikal Ağaç
vicariously
vicarious
vicar
