unsavory
01
tatsız, şüpheli
related to actions, behaviors, or characteristics that are morally questionable or unpleasant
Örnekler
The company 's unsavory marketing tactics included misleading advertisements.
Şirketin etik olmayan pazarlama taktikleri yanıltıcı reklamlar içeriyordu.
He had an unsavory reputation in the neighborhood due to his criminal past.
Suç geçmişi nedeniyle mahallede kötü bir üne sahipti.
02
hoş olmayan, tatsız
having an unpleasant smell or flavor
Örnekler
The dish had an unsavory smell and was left untouched.
Yemeğin tatsız bir kokusu vardı ve el değmemiş halde kaldı.
He wrinkled his nose at the unsavory taste of the medicine.
İlacın tatsız tadı karşısında burnunu buruşturdu.
Leksikal Ağaç
unsavory
savory



























