trenchant
01
sert, kesin
clearly defined or sharply outlined, like the distinct boundaries between two ideas or concepts
Örnekler
The trenchant division between their political ideologies was evident in every debate they had.
Siyasi ideolojileri arasındaki keskin bölünme, yaptıkları her tartışmada belirgindi.
In the courtroom, the lawyer drew a trenchant line between right and wrong, leaving no room for doubt.
Mahkeme salonunda, avukat doğru ile yanlış arasında keskin bir çizgi çizdi, şüpheye yer bırakmadı.
02
dokunaklı
expressing something in a forceful, effective, and clear manner
Örnekler
Her trenchant analysis revealed the flaws in the plan.
Onun keskin analizi, plandaki kusurları ortaya çıkardı.
The article provided a trenchant critique of modern society.
Makale, modern topluma keskin bir eleştiri sundu.
Leksikal Ağaç
trenchantly
trenchant
trench



























