Billet
01
konaklama
temporary accommodations for soldiers, often in civilian homes
Örnekler
The soldiers were given billets in nearby civilian homes during the war.
Savaş sırasında askerlere yakındaki sivil evlerde konaklama verildi.
After a long day of training, they returned to their billets for rest.
Uzun bir eğitim gününden sonra, dinlenmek için konaklama yerlerine döndüler.
Örnekler
During the war, soldiers often sent billets to their loved ones back home.
Savaş sırasında, askerler sık sık sevdiklerine notlar gönderirdi.
She smiled as she read the billet he had sent her earlier that morning.
O sabah erkenden ona gönderdiği billeti okurken gülümsedi.
03
kütük, blok
a large, solid block or length of wood
Örnekler
The carpenter shaped a billet of oak into a sturdy table leg.
Marangoz, bir meşe billetini sağlam bir masa ayağına dönüştürdü.
The fireplace was stocked with billets of wood for the winter nights.
Şömine, kış geceleri için kütükler ile doldurulmuştu.
3.1
kütük, külçe
a piece of metal, usually prepared for shaping or refining in manufacturing
Örnekler
The steel factory produced billets that were later shaped into beams.
Çelik fabrikası, daha sonra kirişlere dönüştürülen kütükler üretti.
After smelting, the metal was poured into billets for processing.
Erime işleminden sonra, metal işlenmek üzere kütüklere döküldü.
04
küçük dikdörtgen dekoratif unsur
decorative elements used in medieval architecture, especially in Romanesque designs
Örnekler
The cathedral ’s arches were decorated with rows of billets in the Norman style.
Katedralin kemerleri, Norman tarzında sıralar halinde billetlerle süslenmişti.
Each column was intricately carved, with billets forming part of the design.
Her sütun, tasarımın bir parçası olan biletler ile karmaşık bir şekilde oyulmuştu.
05
bilet, heraldik şekil
a shape used in heraldic designs, symbolizing strength or nobility
Örnekler
The family crest featured a silver billet on a red background.
Aile armasında kırmızı bir zemin üzerinde gümüş bir billet vardı.
The knight 's shield displayed three golden billets, symbolizing his achievements.
Şövalyenin kalkanında, başarılarını simgeleyen üç altın bilyet vardı.
to billet
01
konaklatmak, yerleştirmek
to provide lodging, especially for military personnel, typically in civilian homes or non-military facilities
Transitive: to billet sb | to billet sb somewhere
Örnekler
The commander billeted the soldiers in local homes during the campaign.
Komutan, sefer sırasında askerleri yerel evlerde barındırdı.
Refugees were billeted in community centers after the disaster.
Afet sonrasında mülteciler toplum merkezlerinde barındırıldı.
Leksikal Ağaç
billet
bile



























