Tablet
01
hap
a small round piece of medicine, containing an active drug and excipients, that should usually be swallowed
Örnekler
She took a tablet for her headache.
Baş ağrısı için bir hap aldı.
The doctor prescribed two tablets to be taken daily.
Doktor, günlük alınması için iki tablet yazdı.
02
tablet
a flat, small, portable computer that one controls and uses by touching its screen
Örnekler
She uses her tablet to take notes during lectures, finding it more convenient than a laptop.
Derslerde not almak için tabletini kullanıyor, bunu bir dizüstü bilgisayardan daha kullanışlı buluyor.
The new tablet features a high-resolution display, making it perfect for watching movies and playing games.
Yeni tablet, yüksek çözünürlüklü bir ekrana sahiptir ve bu da onu film izlemek ve oyun oynamak için mükemmel kılar.
03
levha (taştan)
a flat, rectangular object made of stone or wood that is used for inscriptions or writing purposes
Örnekler
The ancient tablet was covered with inscriptions in hieroglyphics.
Antik tablet, hiyeroglif yazıtlarla kaplıydı.
He found a tablet carved with laws from an ancient civilization.
Antik bir uygarlığa ait yasaların kazındığı bir tablet buldu.
04
tablet, hap
a small, flat, compressed piece of any material or substance
Örnekler
The laboratory pressed the powder into a tablet.
Laboratuvar, tozu bir tablet haline getirdi.
The cleaning solution came in a solid tablet form.
Temizleme çözeltisi katı bir tablet formunda geldi.
05
not defteri, bloknot
a small pad of paper consisting of multiple sheets bound together along one edge
Örnekler
He jotted notes on a tablet during the meeting.
O, toplantı sırasında bir bloknot üzerine notlar karaladı.
The artist sketched on a drawing tablet.
Sanatçı bir çizim defteri üzerine eskiz yaptı.
