suspicious
01
şüpheli, kuşkulu
not conforming to the expected or usual pattern, giving rise to doubt or concern
Örnekler
They reported the suspicious email to IT, fearing it might be a phishing attempt.
Şüpheli e-postayı BT'ye bildirdiler, bunun bir phishing girişimi olabileceğinden korktular.
Her unusually quiet demeanor at the party was suspicious to her close friends.
Partideki alışılmadık derecede sessiz tavrı, yakın arkadaşlarına şüpheli geldi.
02
kuşkulu
doubtful about the honesty of what someone has done and having no trust in them
Örnekler
The manager became suspicious when he noticed discrepancies in the financial reports.
Müdür, finansal raporlardaki tutarsızlıkları fark ettiğinde şüpheli hale geldi.
When he avoided answering directly, she grew suspicious of his intentions.
Doğrudan cevap vermekten kaçındığında, onun niyetlerinden şüphelendi.
Leksikal Ağaç
oversuspicious
suspiciously
suspiciousness
suspicious
suspect
