surreptitious
01
gizli
doing something secretly in an attempt to avoid notice
Örnekler
The cat gave a surreptitious prowl around the kitchen.
Kedi mutfakta gizli bir dolaşma yaptı.
He moved with surreptitious steps, hoping not to wake anyone.
Kimseyi uyandırmamayı umarak gizli adımlarla hareket etti.
02
gizli, saklı
done, made, or obtained in a secretive way, especially to avoid notice or disapproval
Örnekler
They had a surreptitious meeting in the back room of the café.
Kafenin arka odasında gizli bir toplantı yaptılar.
He took a surreptitious photo of the document.
Belgenin gizlice bir fotoğrafını çekti.
Leksikal Ağaç
surreptitiously
surreptitious
