to sprint
01
hızlı koşmak
to run very fast for a short distance, typically as a form of exercise
Intransitive: to sprint somewhere
Örnekler
In the final stretch of the race, the athlete sprinted past the competition to secure the gold medal.
Yarışın son metresinde, atlet altın madalyayı garantilemek için yarışmacıların önüne sprint attı.
As part of their daily routine, the runners would sprint up a steep hill to build strength and endurance.
Günlük rutinlerinin bir parçası olarak, koşucular güç ve dayanıklılık oluşturmak için dik bir tepeye koşarlardı.
Sprint
01
hızlı koşu, sprint
a quick run
02
hızlı koşu
a type of running in which one runs full speed in a short distance
03
sprint, hızlanma
an intense burst of speed used in cycling to finish a race or overtake an opponent
Örnekler
She saved her energy for a powerful sprint at the finish line.
O, bitiş çizgisinde güçlü bir sprint için enerjisini sakladı.
The final sprint decided the winner of the race.
Final sprint, yarışın galibini belirledi.
Leksikal Ağaç
sprinter
sprinting
sprint
