sparsely
01
seyrek, az nüfuslu
in a way that is spread out thinly, with few people or things in an area
Örnekler
The village was sparsely settled, with homes far apart.
Köy seyrek yerleşmişti, evler birbirinden uzaktı.
The region is sparsely inhabited due to harsh weather conditions.
Bölge, sert hava koşulları nedeniyle seyrek nüfusludur.
02
seyrek, az
in a way that shows a small or insufficient amount of something
Örnekler
The old cabin was sparsely furnished with only a table and a chair.
Eski kulübe, yalnızca bir masa ve bir sandalyeyle seyrek döşenmişti.
The campsite was sparsely provisioned, so they had to ration their food.
Kamp alanı seyrek bir şekilde donatılmıştı, bu yüzden yiyeceklerini karneye bağlamak zorunda kaldılar.
Leksikal Ağaç
sparsely
sparse



























