to sit out
[phrase form: sit]
01
kenarda oturmak, katılmamak
to refrain from taking part in an activity, typically by remaining seated
Örnekler
At the party, she decided to sit out the dance and enjoy the music from her seat.
Partide, dans etmekten kaçınmaya ve müziği koltuğundan dinlemeye karar verdi.
Due to a minor injury, the athlete had to sit out the crucial match, disappointing both fans and teammates.
Küçük bir sakatlık nedeniyle, sporcu kritik maçta kenarda oturmak zorunda kaldı ve bu durum hem taraftarları hem de takım arkadaşlarını hayal kırıklığına uğrattı.
02
sonuna kadar dayanmak, dayanmak
to remain in a situation or activity until it is completed, despite challenges or difficulties
Örnekler
Despite the storm, the dedicated fans decided to sit out the outdoor concert until the last song was played.
Fırtınaya rağmen, adanmış hayranlar açık hava konserinde son şarkı çalınana kadar dayanmaya karar verdiler.
The athletes were determined to sit out the marathon, regardless of the challenging weather conditions.
Atletler, zorlu hava koşullarına rağmen maratonda sonuna kadar kalmaya kararlıydı.



























