Saving
01
birikim
an amount of money not spent
Örnekler
Growing your own vegetables can lead to a saving in grocery expenses during the harvest season.
Kendi sebzelerinizi yetiştirmek, hasat mevsiminde market masraflarında tasarruf sağlayabilir.
His decision to buy a used car instead of a new one led to a significant saving in terms of money.
Yeni bir araba yerine ikinci el bir araba alma kararı, para açısından önemli bir tasarruf sağladı.
02
tasarruf, kazanç
an amount of time or resources not spent
Örnekler
His adoption of a shortcut technique resulted in a considerable saving of time.
Kısayol tekniğini benimsemesi, önemli bir zaman tasarrufu ile sonuçlandı.
The software 's quick search function allows for a saving in the time spent looking for files.
Yazılımın hızlı arama işlevi, dosya aramada harcanan zamanda bir tasarruf sağlar.
03
kurtarma, koruma
recovery or preservation from loss or danger
04
koruma, kurtarma
the activity of protecting something from loss or danger
saving
01
kurtarıcı, kurtaran
bringing about salvation or redemption from sin
02
tutumlu, ekonomik
characterized by thriftiness
saving
01
hariç
used to show exception from a general statement; apart from
Örnekler
He had nothing to offer, saving his loyalty and devotion.
Sadakati ve bağlılığı dışında sunacak hiçbir şeyi yoktu.
Everyone, saving the president, was unaware of the plot.
Herkes, başkan hariç, komployu bilmiyordu.
-saving
01
tasarruflu, koruyucu
used to describe something that helps reduce the use or waste of a particular resource
Örnekler
A water-saving showerhead reduces the amount of water used.
Su tasarrufu sağlayan bir duş başlığı, kullanılan su miktarını azaltır.
The energy-saving light bulbs are more efficient than regular ones.
Enerji tasarruflu ampuller, normal olanlardan daha verimlidir.
