to run for
[phrase form: run]
01
adaylığını koymak
to participate in an election as a candidate
Örnekler
She decided to run for mayor in the upcoming election.
Yaklaşan seçimlerde belediye başkanlığı için aday olmaya karar verdi.
He 's planning to run for a seat in the city council.
Belediye meclisinde bir koltuk için aday olmayı planlıyor.
1.1
aday göstermek, adaylık için başvurmak
to officially present someone as a candidate in a particular political election
Complex Transitive
Örnekler
The party ran a candidate for president.
Parti, başkanlık için bir aday gösterdi.
The political party decided to run John as their candidate for mayor.
Siyasi parti, John'ı belediye başkanlığı için aday göstermeye karar verdi.
02
sürmek, devam etmek
to continue for a specific period of time, indicating the duration of an event, activity, or situation
Örnekler
The exhibition will run for the entire summer, giving art enthusiasts ample time to explore the featured collections.
Sergi, tüm yaz boyunca devam edecek, sanat severlere öne çıkan koleksiyonları keşfetmek için bolca zaman sunacak.
The academic workshop will run for a full day, covering in-depth discussions on research methodologies.
Akademik atölye, araştırma metodolojileri üzerine derinlemesine tartışmaları kapsayacak şekilde bir tam gün sürecek.



























