rolling
01
yuvarlanan, hareket eden
moving smoothly or continuously along a surface, often in a circular motion
Örnekler
The rolling ball moved steadily down the alley towards the pins.
Yuvarlanan top, lobutlara doğru sokakta düzenli bir şekilde ilerledi.
The rolling suitcase glided effortlessly along the airport floor.
Dönen valiz, havaalanı zemininde zahmetsizce kayıyordu.
02
yuvarlanmış, trillü
uttered with a trill
03
kafayı bulmuş, kafası güzel
experiencing the euphoric effects of MDMA or ecstasy, often in rave or party settings
SlangÖrnekler
She was rolling hard at the festival last night.
O dün gece festivalde iyi kafadaydı.
By the time the DJ came on, half the crowd was rolling.
DJ sahneye çıktığında, kalabalığın yarısı kafayı bulmuştu.
Rolling
01
yuvarlanma, tekerlekler üzerinde hareket etme
propelling something on wheels
02
soyma, çaresizin soyulması
the act of robbing a helpless person
03
gümbürtü, gürleme
a deep prolonged sound (as of thunder or large bells)
Leksikal Ağaç
rolling
roll
