to push on
[phrase form: push]
01
devam etmek, ilerlemek
to persistently continue doing something or move forward
Intransitive
Transitive: to push on a task
Örnekler
Feeling tired but motivated, she pushed on with her studies.
Yorgun ama motive olmuş hissederek, çalışmalarına devam etti.
Despite facing heavy criticism, the artist pushed on with his unique style.
Ağır eleştirilerle karşılaşmasına rağmen, sanatçı kendine özgü tarzıyla ilerlemeye devam etti.
02
yola devam etmek, yoluna devam etmek
to resume traveling, especially after a pause or rest
Intransitive
Transitive: to push on a journey
Örnekler
After a brief lunch break by the roadside, they decided to push on to reach the city by nightfall.
Yol kenarında kısa bir öğle yemeği molasının ardından, şehre gün batımından önce ulaşmak için yola devam etmeye karar verdiler.
The explorers rested at the base camp for two days and then pushed on towards the mountain's summit.
Kaşifler, ana kampta iki gün dinlendikten sonra dağın zirvesine doğru yola devam ettiler.
