Pupil
01
öğrenci
a student, typically in a school or educational setting, who is learning under the guidance of a teacher
Örnekler
The teacher instructed the pupils to complete their assignments before the end of class.
Öğretmen, öğrencilerine dersten önce ödevlerini tamamlamalarını söyledi.
The school organized a field trip to enrich the pupils' understanding of science concepts.
Okul, öğrencilerin bilim kavramlarını anlamasını zenginleştirmek için bir gezi düzenledi.
02
gözbebeği
(anatomy) the small round black area in the center of the eye, through which light enters
Örnekler
The optometrist used a flashlight to examine the dilation of the patient 's pupils.
Optometrist, hastanın gözbebeklerinin genişlemesini incelemek için bir el feneri kullandı.
In bright light, the pupil constricts to reduce the amount of light entering the eye.
Parlak ışıkta, göz bebeği göze giren ışık miktarını azaltmak için daralır.
03
öğrenci
someone who is receiving education, particularly a schoolchild
Dialect
British
British
Örnekler
Teacher assigned homework to each pupil in the class.
Öğretmen, sınıftaki her öğrenciye ödev verdi.
School organized a field trip to the museum, and the pupils were excited to explore.
Okul, müzeye bir gezi düzenledi ve öğrenciler keşfetmek için heyecanlıydı.
Leksikal Ağaç
pupilage
pupil
