baleful
01
ölümcül
intimidating or indicating hatred or anger
Örnekler
As he clenched his fists, his baleful posture indicated his suppressed anger.
Yumruklarını sıktıkça, kötü niyetli duruşu bastırılmış öfkesini gösteriyordu.
Despite her gentle appearance, her baleful glare had a way of intimidating even the bravest of souls.
Nazik görünümüne rağmen, kötü niyetli bakışları en cesur ruhları bile korkutma şekline sahipti.
02
şeytani
having or likely to have a harmful or evil effect
Örnekler
In the wake of the financial crisis, the baleful impact of unemployment swept through the nation, leaving many families struggling to make ends meet.
Finansal krizin ardından, işsizliğin kötücül etkisi ulusu kasıp kavurdu ve birçok aileyi geçim sıkıntısı içinde bıraktı.
The baleful influence of social media on mental health is a growing concern, with increased rates of anxiety, depression, and body image issues.
Sosyal medyanın zihinsel sağlık üzerindeki kötücül etkisi, artan kaygı, depresyon ve vücut imajı sorunları oranlarıyla birlikte büyüyen bir endişe kaynağıdır.
03
zararlı
able to bring about dangerous or destructive consequences
Örnekler
The storm 's baleful winds caused extensive damage across the region.
Fırtınanın uğursuz rüzgarları bölge genelinde büyük hasara neden oldu.
The baleful consequences of ignoring safety regulations became clear after the accident.
Güvenlik düzenlemelerini görmezden gelmenin uğursuz sonuçları kazadan sonra netleşti.
Leksikal Ağaç
balefully
balefulness
baleful
bale



























