proactive
01
proaktif, önceden harekete geçme ile ilgili
characterized by taking initiative to control or influence a situation rather than merely reacting to events
Örnekler
The manager was proactive in addressing potential conflicts before they escalated.
Yönetici, potansiyel çatışmaları şiddetlenmeden önce ele almakta proaktif davrandı.
A proactive approach to maintenance prevents costly breakdowns.
Bakımda proaktif bir yaklaşım, maliyetli arızaları önler.
02
proaktif, önleyici
describing any event, stimulus, or process that influences or determines the outcome of subsequent events or processes
Örnekler
Early training is proactive, shaping behavior in later situations.
Erken eğitim proaktiftir, ileriki durumlarda davranışı şekillendirir.
The new policy had a proactive effect on economic growth.
Yeni politika, ekonomik büyüme üzerinde proaktif bir etkiye sahipti.
Leksikal Ağaç
proactive
active
act



























