Presupposition
01
varsayım
something that one perceives to be true, even though it remains to be proved, especially at the beginning of an argument
Örnekler
The debate began with the presupposition that economic growth leads to job creation.
Tartışma, ekonomik büyümenin iş yaratmaya yol açtığı varsayımı ile başladı.
His argument was based on the presupposition that all voters are well-informed.
Onun argümanı, tüm seçmenlerin iyi bilgilendirilmiş olduğu önvarsayımına dayanıyordu.
Kelime Ailesi
suppose
Verb
supposition
Noun
presupposition
Noun
