to polarize
01
polarize etmek, ışığı polarize etmek
to cause light or other electromagnetic waves to vibrate in a specific direction or plane
Örnekler
The filter polarizes sunlight, reducing glare from reflective surfaces.
Filtre, güneş ışığını polarize eder, yansıtıcı yüzeylerden gelen parlamayı azaltır.
Scientists used a crystal to polarize the laser beam.
Bilim insanları, lazer ışınını polarize etmek için bir kristal kullandı.
02
kutuplaşmak
to be divided into two opposing groups
Örnekler
Society is polarizing along ideological lines.
Toplum, ideolojik hatlar boyunca kutuplaşıyor.
The discussion quickly polarized into two camps.
Tartışma hızla iki kampa polarize oldu.
03
kutuplaştırmak
to cause something or someone to split into opposing groups
Örnekler
Her speech will polarize the audience.
Konuşması izleyicileri kutuplaştıracak.
The new policy polarized the voters.
Yeni politika seçmenleri kutuplaştırdı.
Leksikal Ağaç
depolarize
polarized
polarize
polar



























