to pervade
01
yayılmak
to spread throughout and be present in every part of something
Transitive: to pervade a space
Örnekler
The aroma of freshly baked bread pervaded the entire bakery, enticing customers from afar.
Taze pişmiş ekmeğin kokusu tüm fırını sardı, müşterileri uzaktan cezbediyordu.
An atmosphere of excitement and anticipation pervaded the stadium as the championship game approached.
Şampiyonluk maçı yaklaştıkça stadyumu bir heyecan ve beklenti havası kapladı.
02
nüfuz etmek, sarmak
to exist or be noticeable throughout a space, situation, or environment
Transitive: to pervade a space
Örnekler
A sense of tension pervaded the office after the announcement of layoffs.
İşten çıkarmaların duyurulmasından sonra ofiste bir gerginlik hissi yayıldı.
Laughter and joy pervaded the atmosphere at the family reunion.
Aile birleşmesinde kahkaha ve neşe ortamı kaplamıştı.
