to patronize
01
desteklemek, finansal olarak yardım etmek
to support or sponsor a person, organization, or cause, often by providing financial assistance
Transitive: to patronize a person, organization, or cause
Örnekler
The wealthy entrepreneur decided to patronize a local arts initiative by funding exhibitions.
Zengin girişimci, sergilere fon sağlayarak yerel bir sanat girişimini desteklemeye karar verdi.
The company chose to patronize the community center, contributing to its development.
Şirket, toplum merkezini desteklemeyi seçerek onun gelişimine katkıda bulundu.
02
bir yerin müşterisi olmak
to frequently buy meals, goods, etc. from a restaurant, store, etc.
Transitive: to patronize a business
Örnekler
They patronize the local café every morning for coffee.
Onlar her sabah kahve için yerel kafeyi desteklerler.
She prefers to patronize small, family-owned stores.
Küçük, aile işletmesi mağazaları desteklemeyi tercih ediyor.
03
büyüklük taslamak
to speak or behave in a way that implies that one is more knowledgeable, experienced, or intelligent than the other person
Transitive: to patronize sb
Örnekler
I feel she is patronizing me by her constant attempts to explain things to me as if I'm incapable of understanding.
Sürekli olarak bana bir şeyleri anlatma girişimleriyle beni küçümsediğini hissediyorum, sanki anlayamıyormuşum gibi.
She rolled her eyes and made a sarcastic comment, clearly trying to patronize him in front of everyone.
Gözlerini devirdi ve alaycı bir yorum yaptı, açıkça herkesin önünde ona patronluk taslamaya çalışıyordu.
Leksikal Ağaç
patronized
patronizing
patronize
patron
