Northeast
Örnekler
The storm is moving in from the northeast.
Fırtına kuzeydoğudan geliyor.
The wind is coming from the northeast, so take a jacket.
Rüzgar kuzeydoğudan geliyor, bu yüzden bir ceket al.
02
kuzeydoğu, kuzeydoğu bölgesi
a region or area located in the northeastern part of a larger geographic area, such as a country, state, or city
Örnekler
The northeast of the country has a strong industrial presence.
Ülkenin kuzeydoğusu güçlü bir endüstriyel varlığa sahiptir.
The northeast of the city has some of the most expensive real estate.
Şehrin kuzeydoğu bölgesinde en pahalı gayrimenkullerden bazıları bulunur.
northeast
01
kuzeydoğu
located or positioned toward the northeastern direction
Örnekler
She enjoys hiking in the northeast region of the country during the autumn.
Sonbaharda ülkenin kuzeydoğu bölgesinde yürüyüş yapmaktan hoşlanır.
The northeast entrance to the park is less crowded than the main entrance.
Parkın kuzeydoğu girişi, ana girişten daha az kalabalıktır.
Örnekler
The northeast winds were strong, making the sailing difficult.
Kuzeydoğu rüzgarları güçlüydü, bu da yelken açmayı zorlaştırıyordu.
A northeast current carried the ship swiftly toward its destination.
Bir kuzeydoğu akıntısı gemiyi hızla hedefine taşıdı.
northeast
Örnekler
The highway stretched northeast, leading to a charming town nestled in the hills.
Otoyol, tepelerin arasına gizlenmiş şirin bir kasabaya giden kuzeydoğu yönünde uzanıyordu.
The compass needle pointed northeast, guiding the travelers through the dense forest.
Pusula iğnesi kuzeydoğuyu gösteriyordu, yolcuları yoğun orman boyunca yönlendiriyordu.
Leksikal Ağaç
northeast
north
east
