jejune
01
olgun olmayan
displaying simplicity, immaturity, or inexperience
Örnekler
His jejune approach to the complex issue reflected his inexperience and lack of understanding.
Karmaşık konuya olan basit yaklaşımı, deneyimsizliğini ve anlayış eksikliğini yansıtıyordu.
The teenager's jejune remarks about relationships revealed her limited life experience.
Genç kızın ilişkiler hakkındaki jejune yorumları, sınırlı yaşam deneyimini ortaya çıkardı.
02
yetersiz, besleyici olmayan
lacking in substance or nourishment
Örnekler
The restaurant 's salad was so jejune, it hardly qualified as a meal.
Restoranın salatası o kadar jejune idi ki, bir yemek olarak nitelendirilemezdi.
Their dinner consisted of a jejune assortment of crackers and cheese.
Akşam yemekleri, jejune bir kraker ve peynir çeşidiydi.
03
basit, anlamsız
devoid of interest, importance, or influence
Örnekler
The speaker's jejune remarks failed to captivate the audience's attention.
Konuşmacının jejune yorumları, izleyicilerin dikkatini çekmeyi başaramadı.
The book's jejune plot left readers feeling unengaged and uninspired.
Kitabın jejune olay örgüsü, okuyucuları ilgisiz ve ilhamsız hissettirdi.
Leksikal Ağaç
jejunely
jejuneness
jejune



























