in situ
01
in situ, yerinde
in the natural or original location
Örnekler
The scientist conducted experiments with the plants in situ to observe their natural growth.
Bilim insanı, bitkilerin doğal büyümesini gözlemlemek için in situ deneyler yaptı.
The artifacts were carefully examined in situ before being moved to the museum.
Eserler müzeye taşınmadan önce dikkatlice in situ incelendi.
Örnekler
By 8 PM, all the dinner guests were in situ, ready for the party.
Saat 8'e kadar, tüm akşam yemeği konukları yerindeydi, partiye hazır.
The surgical team ensured every instrument was in situ before beginning.
Cerrahi ekip, başlamadan önce her aletin in situ olduğundan emin oldu.



























