have on
have on
hæv ɑ:n
hev an
British pronunciation
/hav ˈɒn/

"have on"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

to have on
[phrase form: have]
01

giyinmek

to be wearing an item of clothing or accessory
Transitive: to have on clothing or accessory
to have on definition and meaning
example
Örnekler
She had her new dress on for the party.
O, parti için yeni elbisesini giymişti.
He had his tie on, which indicated he was ready for the formal meeting.
Kravatını takmıştı, bu da resmi toplantıya hazır olduğunu gösteriyordu.
02

kandırmak, dalavere yapmak

to play a trick on someone by attempting to make them believe something that is not true, often as a joke or prank
Transitive: to have on sb
example
Örnekler
She had me on for a moment with that unbelievable fisherman's story.
O inanılmaz balıkçı hikayesiyle beni bir anlığına kandırdı.
Do n't believe everything he says; he's just having you on.
Söylediği her şeye inanma; o sadece seni kandırıyor.
03

planlamak, ayarlamak

to have scheduled or arranged to do something
Transitive: to have on an event or activity
example
Örnekler
We have a meeting on at 3 PM, so we ca n't go to lunch now.
Saat 3'te toplantımız var, bu yüzden şimdi öğle yemeğine gidemeyiz.
She has a doctor's appointment on for next Tuesday.
Önümüzdeki Salı günü bir doktor randevusu var.
04

açık tutmak, çalışır durumda tutmak

to keep a device or machine operational
Transitive: to have on a device or machine
example
Örnekler
Do n't forget to have the security cameras on during the night.
Geceleri güvenlik kameralarını açık tutmayı unutma.
It's essential to have the alarm system on when you leave the house.
Evden çıkarken alarm sistemini açık tutmak çok önemlidir.
05

birinin üzerinde bir şey bilmek, birinin hakkında olumsuz bir şey bilmek

to know something negative or incriminating about someone
Ditransitive: to have on negative or incriminating information sb
example
Örnekler
He has something on his coworker that could jeopardize their reputation.
İş arkadaşı hakkında itibarını tehlikeye atabilecek bir şey biliyor.
She had evidence on him that tied him to the embezzlement scheme.
Onu zimmete para geçirme şemasına bağlayan aleyhinde kanıtları vardı.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store