Guilt
01
suçluluk, pişmanlık
a feeling of responsibility or remorse arising from a belief that one has committed a wrongdoing or failed to meet a moral standard
Örnekler
The defendant 's eyes revealed a deep sense of guilt as the judge read out the charges in the courtroom.
Hakim mahkeme salonunda suçlamaları okurken sanığın gözleri derin bir suçluluk duygusu ortaya koyuyordu.
Despite the apology, a lingering feeling of guilt accompanied him as he reflected on the consequences of his actions.
Özür dilemesine rağmen, eylemlerinin sonuçlarını düşünürken onu sürekli bir suçluluk duygusu eşlik etti.
02
suçluluk
the state of having committed an offense or crime
Örnekler
He confessed his guilt to the crime during the interrogation.
Sorgulama sırasında suçun suçluluğunu itiraf etti.
The jury deliberated carefully before reaching a verdict of guilt.
Jüri, suçluluk kararına varmadan önce dikkatlice müzakere etti.
Leksikal Ağaç
guiltless
guilty
guilt
