good-looking
01
iyi görünümlü
possessing an attractive and pleasing appearance
Örnekler
He 's a good-looking fellow with a charming smile that brightens up his face.
O, yüzünü aydınlatan büyüleyici bir gülümsemeye sahip yakışıklı bir adam.
She met a good-looking guy at the party, and they hit it off instantly.
Partide yakışıklı bir adamla tanıştı ve anında anlaştılar.



























