to freshen up
[phrase form: freshen]
01
yıkanıp kendine bir çekidüzen vermek
to improve one's appearance, energy, or smell, usually by washing, grooming, or getting refreshed
Örnekler
After the long flight, I need to freshen myself up in the restroom before the meeting.
Uzun uçuştan sonra, toplantıdan önce tuvalette kendimi tazelemem gerekiyor.
A quick shower is an excellent way to freshen up in the morning.
Hızlı bir duş, sabahları kendini tazelemek için harika bir yoldur.
02
tazelemek, yenilemek
to change, improve, or clean something, making it more interesting or attractive
Örnekler
She decided to freshen up her wardrobe with some stylish new clothes.
O, şık yeni kıyafetlerle gardırobunu tazelemeye karar verdi.
The restaurant decided to freshen up its menu with new, trendy dishes to attract a younger crowd.
Restoran, daha genç bir kalabalığı çekmek için menüsünü yeni, modaya uygun yemeklerle tazelemeye karar verdi.
