Fortune
01
servet
a very large sum of money
Örnekler
He inherited a fortune from his grandparents and became one of the wealthiest individuals in the country.
Büyükbabasından bir servet miras aldı ve ülkenin en zengin bireylerinden biri oldu.
The entrepreneur made a fortune from his successful tech startup.
Girişimci, başarılı teknoloji startup'ından servet kazandı.
02
uğur
a good thing that happens by chance and is not expected
Örnekler
By sheer fortune, she found a hundred-dollar bill on the sidewalk.
Tamamen şans eseri, kaldırımda yüz dolarlık bir banknot buldu.
It was pure fortune that the train arrived just as he reached the station.
Tam istasyona vardığında trenin gelmesi tamamen bir şanstı.
03
şans, kader
an unknown and unpredictable phenomenon that causes an event to result one way rather than another
Örnekler
The fortune of the business seemed tied to the success of its latest project.
İşin kaderi, son projesinin başarısına bağlı gibi görünüyordu.
He believed his fortune was to be a great artist, despite the odds.
O, zorluklara rağmen kaderinin büyük bir sanatçı olmak olduğuna inanıyordu.
Leksikal Ağaç
misfortune
fortune
