Foam
01
köpük
a mass of small bubbles formed on the surface of a liquid or in a gas
Örnekler
The waves left a layer of foam on the shore.
Dalgalar kıyıda bir katman köpük bıraktı.
The soap created thick foam in the sink.
Sabun, lavaboda kalın bir köpük oluşturdu.
02
köpük
a light and airy material made by trapping gas bubbles in a solid or liquid substance during production
Örnekler
The mattress was topped with soft foam for extra comfort.
Yatak, ekstra rahatlık için yumuşak köpük ile kaplanmıştı.
He used foam to protect fragile items in the shipping box.
Nakliye kutusundaki kırılgan eşyaları korumak için köpük kullandı.
to foam
01
köpürmek
to cause a liquid to form foam or bubbles by agitating or stirring it vigorously
Örnekler
She foams the milk for her morning latte.
O, sabah lattesi için sütü köpürtür.
He foamed the soap and applied it to the car to wash off the dirt.
O, sabunu köpürttü ve kirleri yıkamak için arabaya uyguladı.
02
köpürmek, köpüklenmek
to bubble or froth up, often due to the presence of certain substances or chemical reactions
Örnekler
The river foams as it rushes over the rocks.
Nehir kayaların üzerinden akarken köpürür.
The waves foamed against the shore as the storm passed by.
Fırtına geçerken dalgalar kıyıya köpürdü.
Leksikal Ağaç
foamy
foam
