to figure out
[phrase form: figure]
01
halletmek, anlamak
to find the answer to a question or problem
Transitive: to figure out sth
Örnekler
After hours of studying, she finally managed to figure out the complex math problem.
Saatlerce çalıştıktan sonra, nihayet karmaşık matematik problemini çözmeyi başardı.
The detective worked diligently to figure out the mystery behind the unusual events.
Dedektif, olağandışı olayların ardındaki gizemi çözmek için özenle çalıştı.
02
anlamak, çözmek
to reach an understanding of a person's actions, motives, or personality
Transitive: to figure out someone's actions or intentions
Örnekler
After spending time together, she began to figure out the reasons behind her friend's behavior.
Birlikte zaman geçirdikten sonra, arkadaşının davranışlarının arkasındaki nedenleri anlamaya başladı.
It took a while, but he eventually figured out the motivations driving his colleague's decisions.
Biraz zaman aldı, ama sonunda meslektaşının kararlarının arkasındaki motivasyonları anladı.
